Pehlivan Bey'in Gözlüğü

-
Aa
+
a
a
a

Pehlivan Bey’in Gözlüğü, Halen orada mı bilmiyorum ama, ben Açık Radyo’da çalıştığım sürece Pehlivan Bey amatör heyecanla en dolu, en vazgeçilmez elemanlardan biri olmuştur. Bilumum kahve-çay işlerini mükemmelen çözdüğü gibi, dışarı işlerini de, kendi yapmasa bile, organize ederdi. Ayrıca, Pehlivan Bey’in varlığı ya da yokluğu, benim için Açık Dergi’nin yayınlanıp yayınlanmayacağı anlamına da geliyordu. Çünkü Pehlivan Bey’in gözlükleriyle görebiliyordum.

Peki, ben niye kendi gözlüklerimle görmüyordum da el âlemin gözlükleriyle görüyordum? Kendiminkileri karşı taraftaki evimde unuttuğum için, elbette. Ama insan bir unutur, iki unutur, değil mi? Hayır, kazın ayağı öyle değil. Ben gözlüklerimi unutmayı (tıpkı ilkokulda, boynumda asılı olması gereken silgime yaptığım gibi) âdet haline getirmiştim. Zırt pırt unutuyordum. Önce herkesi dolaşıp gözüme uyabilecek gözlük arandım. Pehlivan Bey’inki uydu, hani neredeyse kendi gözlüğüm gibi. Zaten çok geçmeden benim acıklı durumumu o da fark etti ve programdan önce şöyle bir bakınmaya başladı. Program beşteydi, saat ikiden-üçten itibaren hazırlığa başlıyorduk. Açık Dergi pek çok küçük bilgiden oluştuğu için, onları okuyup, yenilerini eklemek, sıraya koymak gerekiyordu ki bu da gözlüksüz benim için imkânsızdı. Bir-iki kere Pehlivan Bey’in gözlüğünü alıp meseleyi hallettikten sonra, şımardım, rahatladım. Evde gözlük unutmak diye bir sorunum kalmadı.

Dedim ya, Pehlivan Bey de duruma alıştı. Bir-iki kez, görevi bitip evine gittiği için, eve adam göndermek zorunda kaldık. Belki de akşam yapılan özel programlardı bunlar. Benim tamamen, radyoda yedek gözlüğü olan biri yüzsüzlüğüyle davrandığımı görünce, gözlüklerini radyoda bırakmaya başladı. “Benim yedek gözlüğüm var, bunu buraya bırakayım, ne olur ne olmaz” derdi. Sonunda Açık Radyo’nun beşinci katındaki küçük bir rafta (mutfakta mıydı yoksa?) daimi bir gözlüğümüz oldu. Doğrusu, utandığımı hatırlamıyorum ama Pehlivan Bey’e, hem bu nedenle, hem de başka birçok başka yardımı nedeniyle minnet duyduğum bir gerçek. O olmasa, benim Açık Dergi mesaim bu kadar uzun sürmezdi. Sevin Okyay .